14 Eylül 2010 Salı

Flesh and the Power it Holds.Vol.2

Hızla soluyan bedenim, terli göğsünün üzerine düşünce farkettim kalbinin ne kadar hızlı çarpmakta olduğunu. Soluğumu düzenlemeye çalışırken ben, sen öksürdün kuvvetlice. Ciğerlerinin kasılmasını kasıklarımdaki sızıyla hissedince anladım artık içinden çıkmam gerektiğini ve canımın hiç istemediğini de.
Anahtar kilit gibi, yap-boz'un en güzel iki köşe parçası gibi, Bonnie & Clyde, köfte ve pilav ve dünyadaki tüm güzel ikililer gibiydik.
Tek gibiydik. Ter gibiydik.
Asında b.k gibiydik.
Sevişmenin kitabını yazarken sevmenin el kitabını bile okumamış cahil yazarlardık.
Cahil cesaretiyle kalkışılmış bu ilişkiyi bala g.te yıllarca sürükleyebilmiş şanslılardık. Sevmeyi öğrenemeden aşık olacak kadar şanssızdık.
Şimdi eylül. Gündüz şimdi. Günlerden salı ve yağmurlu pencereler var etrafta. Bu satırları yazmak ne de kolay şimdi. 
Gece olsa halbuki... Esintiden tülün havalandığı nisan pencereleri olsa etrafta... Cuma olsa mesela ve hazla soluyan bedenim terli göğsünün üzerinde olsa ve sen içimden hiç çıkmamış olsan ve bu satırları baştan yazacak olsam... Aşk derim sadece. Birlikte atan kalpler derim. Derim yanıyor derim derinle birlikte. Kocaman bir yangınız ama cürumumuz kadar yeri bile yakamıyoruz derim. Bir kez daha sevişmekten başka bir şey geçmez aklımdan. Toparlanmasına fırsat vermediğim soluğunu dilimle ıslatırım ve  ıslak nefesin en güzel yerlerimi öpsün isterim. İsterim zaman dursun, sevişmemiz donsun. Gündüz gelmesin hiç. Tüller uçuşsun hep. Satırlarım aşklı kalsın. Aşkımız baki kalsın. Bakiyemiz yarına kalsın. Sen kal. Gitme. Hiç.
Gitme sen hiç. Gitmesen hiç...

0 Kişi Laflar Hazırlamış: